İçeriğe atla

Vikipedi:Günün maddeleri/Mart 2018

Vikipedi, özgür ansiklopedi

1 Mart
Theodor W. Adorno (11 Eylül 1903 - 6 Ağustos 1969), Alman felsefeci, toplumbilimci, bestekâr ve müzikbilimci. Berkeley Üniversitesi'nin sosyal araştırmalar enstitüsünde ağırlıklı olarak antisemitist ön yargıların nedenleri üzerinde yoğunlaşan çalışmalarda bulunmuştur. Otoriter Kişilik (1950) adlı eserindeki değerlendirmeler günümüzde önemini hâlâ yitirmemiş olması açısından önemlidir. "Düşüncelerinizi ve davranışlarınızı öyle bir ayarlayın ki, Auschwitz tekrarlanmasın, asla benzeri olmasın!" diyen Adorno'nun "Auschwitz'ten sonra şiir yazmak da barbarlıktır." sözü çok tartışılmıştır. (Devamı...)

Sovyetler Birliği'nde tatil hakları Sovyetler Birliği'nde yaşayan yurttaşların tatil haklarıdır. Sovyet anlayışında tatil ve yıllık izin kavramları, Homo Sovieticus anlayışı gereği, gerek işçi sağlığı gerekse üretimin sağlıklı bir şekilde devamı açısıyla ele alınmakta ve uygulamaları da bu bakış doğrultusunda şekillenmekteydi. Sovyetler Birliği'nde ilk tatil hakları, 1922 tarihli çalışma yasasında oluşturulmuştu. Ardından kabul edilen 1936 Sovyet Anayasası'nda işçilerin ve emekçilerin tatil ve dinlenme hakkı güvence altına alınmıştı. Dünyada 8 saatlik çalışma saati uygulamasını getiren ilk ülke olan Sovyetler Birliği'nde, günde 7 saat çalışma sınırıyla işbaşı yapan bir işçi için tanınan bu hakkın süresi yaptığı işin zorluğuna ve tehlikesine göre belirlenmekteydi. Sovyet Emek Yasası'nda bir çalışma yılı (on bir ay) boyunca çalışan işçiler için net 28 ücretli yıllık izin günü hakkı tanınmaktaydı. (Devamı...)

2 Mart
Mordovya Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı özerk sovyet cumhuriyeti. 1917 Ekim Devrimi ve Rus İç Savaşı döneminde Mordovya bölgesindeki halk büyük çoğunlukla Bolşeviklerin yanında yer almıştır. İç savaşın sona ermesinden sonra Mordovya bölgesi Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ni bir parçası hâline geldi. 1925'te yerel bir Sovyet hükûmeti, özerk bölge ve köy meclisleri kuruldu. Sovyet iktidarının ilk dönemlerinde, biri 1922'de Erzya lehçesine ve diğeri de 1923'te Kiril alfabesi kullanılarak "Moksha" lehçesine dayanan iki yazılı dil geliştirildi. Ardından 16 Temmuz 1928'de Mordovya Okrugu kuruldu. Daha sonra 10 Ocak 1930'da bu yönetim birimi oblasta çevrilerek Mordovya Özerk Oblastı'na dönüştürülmüştür. Mordovya ÖSSC, Kuybişev Oblastı'nda 20 Aralık 1934'te Mordovya Özerk Oblastı'nın yerine kurulmuştur. Daha sonra Kuybişev Oblastı'ndan ayrılmış ve doğrudan Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlanmıştır. Mordovya ÖSSC yönetim kurulu 7 Aralık 1990'da yayımladığı Cumhuriyetin Hukuki Statüsüyle İlgili Bildirgesi adlı deklarasyonla statüsünü "Özerk Sovyet Cumhuriyeti" yerine "Sovyet cumhuriyeti" şeklinde değiştirmiştir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından kısa süre önce yasal adını Mordovya Cumhuriyeti olarak ilan etmiştir. (Devamı...)

Never Say No to Panda Panda Cheese adlı peynir markasının üreticisi olan Arab Dairy için Advance Marketing adlı şirket tarafından hazırlanan ve ilk olarak 2010'da, Mısır televizyonlarında yayımlanan reklam serisi. Her reklam, kendisine önerilen Panda Cheese markalı peyniri reddeden kişinin yer aldığı kısımla başlar. Hemen ardından arka planda çalan Buddy Holly'nin "True Love Ways" şarkısı eşliğinde, bir dev panda belirir. Peyniri reddeden kişiye birkaç saniye boyunca hareket etmeden bakan panda, sonrasında çevresine zarar vermeye başlar. Tekrardan gözlerini peyniri reddeden kişiye dikmesinin ardından ise ürünün kısa tanıtımı ve "Never Say No to Panda" (Pandaya Asla Hayır Deme) yazısıyla birlikte reklam sonlanır. Televizyonlarda yayımlanmasının ardından reklamlar, İnternet ortamında oldukça popüler olmuştur. (Devamı...)

3 Mart
Öpücük (FransızcaLe Baiser), Fransız heykeltıraş Auguste Rodin'in eseri olan 1882 tarihli mermer heykeldir. Sanat tarihinde romantik aşkın sembolü olmuş en ünlü eserlerdendir. Dante'nin İlahi Komedya'sında yer verilen yasak bir aşktan esinlenerek yapılmış olan eser, bir kaya üzerinde oturmuş iki çıplak sevgiliyi öpüşürken gösterir. Heykeldeki öpüşen çift, 13. yüzyılda yaşamış soylu bir İtalyan kadını olan Francesca da Rimini ile Paolo Malatesta'dır. Francesca'nın kocası tarafından yakalanıp katledilen ve aynı mezara birlikte gömülen aşıkların öyküsü, 19. yüzyıl sanatçılarının sıklıkla işlediği bir temadır. Rodin hayatı boyunca bu heykelin üç adet büyük boyutlu ve pek çok küçük boyutlu versiyonunu üretmiştir. Fransız hükûmetinin siparişi olan ilk büyük boyutlu mermer heykel, 1918'den beri Paris'teki Rodin Müzesi'nde sergilenmektedir. (Devamı...)

Yeni Demokrasi Mao Zedong'un "dört sınıf bloğu" teorisi kapsamında, Çin Devrimi sonrasında kurulan Çin'deki demokrasi anlayışını ifade eden terimdir. Bu teoriye göre devrim sonrası Çin'de gelişecek demokrasi farklı bir yol izleyecek, Batılı devletlerde yer alan parlamenter sistem ve liberal ekonomiden farklı olarak, Sovyet türünde bir örgütlenme modeli ve Sovyetler Birliği ekonomisi türüne adapte olmuş bir demokrasi türü oluşacaktı. Bu kavramın literatüre girmesinin ardından geçen sürede, Yeni Demokrasi kavramı benzer gerekçeler ile diğer ülke ve bölgelerde uyarlanmıştır. Yeni Demokrasi, feodalizm ya da onun uzantısı feodal sosyalizmi devirmek ve sömürgecilikten bağımsızlık elde etmeyi amaçlamaktadır. Mao Zedong'a göre bunların gerçekleşebilmesi için ise Karl Marx ve Vladimir Lenin'in belirttiği burjuva sınıfıyla mücadele etme önerisini daha geniş bir paydaya bölüştürmek gereklidir. Buna göre sosyalizme doğrudan varmak için eski egemen düzenle mücadele eden işçi sınıfı, köylü sınıfı, şehir küçük-burjuvazisi ve millî burjuvazinin koalisyonuna ihtiyaç vardır ve bu yolla eski kapitalist düzene karşı mücadele edilmelidir. Bu koalisyon, işçi sınıfının ve onun öncü partisi olan komünist parti rehberliğinde olacaktır. Bu ittifak kapsamında, Çinli komünistlerin yeni demokratik düzen adını verdiği tam gelişmiş sosyalizm ve komünizm hedeflerine ulaşmak için, koalisyondaki sınıfların birbirleriyle olan sınıfsal mücadelelerine ve sınıf çıkarlarına önem atfedilmez, komünistlerle birlikte mücadele etmeleri yeterlidir. (Devamı...)

4 Mart
Émile Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), dünya edebiyatının en ünlü yazarları arasına girmiş Fransız yazar. Edebiyatta natüralizm akımının ilk temsilcilerinden birisidir. Bilimsel yöntemlerden etkilenerek romancının "gözlemleyen" ve "deney yapan" olması gerektiğini savunmuştur. Yirmi ciltlik Rougon-Macquart'lar: İkinci İmparatorluk Devrinde Bir Ailenin Doğal ve Toplumsal Tarihi serisinde dönemin Fransız toplumunun bir tablosunu yansıtmaya çalıştı. Dreyfus Olayı'nda aldığı tavırla 19. yüzyılın son ve yirminci yüzyılın ilk çeyreğindeki uluslararası edebiyatın gündemine oturdu. Bir insanın Hristiyan dininden ve Fransız ırkından değil diye haksız yere mahkûm olmasına isyan etti; "Gerçek yürüyor ve hiçbir güç onu durduramayacak." sözleri Zola'nın sloganı oldu. Fransa devlet başkanına hitaben "İtham Ediyorum" makalesini yayımladıktan sonra baskılardan dolayı Fransa'yı terkedip bir süre Londra'da yaşamak zorunda kaldı. Dreyfus Davası'nın yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Ulusal kahraman hâline gelen Émile Zola, 1902'de kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü. (Devamı...)

Domingo Faustino Sarmiento (15 Şubat 1811 - 11 Eylül 1888), Arjantinli aktivist, entelektüel, yazar, devlet adamı ve Arjantin'in yedinci devlet başkanı. Yazıları, gazetecilikten otobiyografiye, siyaset felsefesine ve tarihçiliğe kadar çok çeşitli tür ve konuyu kapsamıştır. On dokuzuncu yüzyıl Arjantininde büyük etkisi olan 1837 Kuşağı olarak bilinen bir grup entelektüel grubunun üyesiydi. Eğitim konularıyla özellikle ilgilendi ve aynı zamanda bölgenin edebiyatı üzerinde önemli bir etkiye sahipti.

Sarmiento, fakir fakat politik açıdan aktif bir ailede büyümüştür. 1843-1850 yılları arasında sık sık sürgünde yaşadı ve Şili'de ve Arjantin'deyken yazılar yazdı. En büyük edebi başarısı, Sarmiento'nun Şili'deki sürgün esnasında El Progreso gazetesinde çalışırken yazdığı Juan Manuel de Rosas eleştirisi olan Facundo'dur. Kitap, Sarmiento'nun edebi olarak daha çok tanınmasını sağladı. Enerjisini ve çabasını diktatörlere karşı -özellikle Rosas'a karşı- olan savaşında harcadı ve gözünde demokrasi, sosyal hizmetler ve akılcı düşüncenin değer verildiği bir dünya olan aydınlaşmış Avrupa'yı gaucho 'nun barbarlığı ve özellikle de on dokuzuncu yüzyıl Arjantin'inin acımasız güçlüleri olan caudillo ile karşılaştırdı.

1868'den 1874'e kadar Arjantin devlet başkanı iken Sarmiento, Latin Amerika için çocuklar ve kadınlar için eğitim de dahil olmak üzere akılcı düşünce ve demokrasiyi savundu. Ayrıca, tren sistemlerini, posta sistemini ve kapsamlı bir eğitim sistemini modernize etme ve geliştirme fırsatını elde etti. (Devamı...)


5 Mart
ʻOumuamua 1I/ʻOumuamua (resmî adlandırma: 1I/2017 U1; önceki adlandırma: C/2017 U1 (PANSTARRS) ve A/2017 U1), Güneş Sistemi'nden geçen ilk yıldızlararası nesnedir. 19 Ekim 2017'de Robert Weryk tarafından oldukça eksantrik hiperbolik bir yörüngede, Güneş'ten döndükten 40 gün sonra keşfedildi. İlk gözlemler, cismin Güneş'ten uzaklaştığı sırada Dünya'dan 0,2 AU (30.000.000 km; 19.000.000 mil) uzaklıktayken Pan-STARRS teleskobu ile yapıldı. Başlangıçta bir kuyruklu yıldız olarak kabul edilen cisim, bir hafta sonra bir asteroit olarak yeniden sınıflandırıldı. Yıldızlararası nesnelere ait yeni bir sınıfın ilkidir. Hiperbolik yörüngesinin bir sonucu olarak 2022'de Neptün'ün yörüngesinden geçecek ve Oort bulutunu yaklaşık 20.000 yıllık bir sürede geride bırakacaktır. Nesnenin galaktik diskteki yıldızlar arasında sürüklendiği süre ise bilinmemektedir.

Otuz dört günlük gözlem yayına dayanarak elde edilen bulgulara göre ʻOumuamua'nın yörünge sapması 1,20'dir ve bu sapma oran, Güneş Sistemi'nde henüz gözlemlenen herhangi bir nesnenin en yüksek noktasıdır. Bir önceki rekor, 1,057 yörünge dış merkezliliği ile C/1980 E1'e aittir. ʻOumuamua'nın yörüngesinin hem dışına hem de içe doğru yuvarlaklığının yüksek dış merkezliliği, Güneş Sistemi'ne hiçbir zaman yerçekimi olarak bağlı olmadığını göstermektedir. Güneş'in kurtulma hızından daha hızlı olan yüksek süratli gelişinden ötürü cisim, yıldızlararası bir cisimdir. Gezegenlerin yörüngelerine ters yönde, yaklaşık 60 derecelik ekliptik eğiminde hareket etmektedir. ʻOumuamua'nın hareket yönü güneş apsisinden 6 derecedir. (Devamı...)


Taupo Gölü Yeni Zelanda'nın Kuzey Adası'nda yer alan bir göldür. Taupo Volkanı'nın kalderasında yer almaktadır. 616 kilometrekarelik yüzölçümü ile Yeni Zelanda'daki en büyük göldür ve Papua Yeni Gine'deki Murray Gölü'nden sonra jeoplitiksel Okyanusya'daki yüzey alanı itibarıyla ikinci en büyük tatlı su gölüdür. Motutaiko Adası, gölün güneydoğu bölgesinde yer almaktadır. Taupo Gölü, yaklaşık 193 kilometre genişliğe ve 186 metre derinliğe sahiptir. Yeni Zelanda'nın en uzun nehri olan Waikato Nehri'ne boşalmakta ve ve ana kolları Waitahanui Nehri, Tongariro Nehri ve Tauranga Taupo Nehri'dir. Kahverengi ve Gökkuşağı alabalığı ile alabalık balıkçılığı yapılmaktadır.

Taupo Gölü, yaklaşık 26.500 yıl önce meydana gelen bir süper yanardağ patlamasının yarattığı bir kalderada yer almaktadır. Jeolojik kayıtlara göre yanardağ, son 27 bin yılda 28 kez patlamıştır. Tauhara Dağı, dasitik lavdan oluşmuş olmasına rağmen çoğunlukla riyolitik lavlar akıtmıştır. (Devamı...)


6 Mart
Elbette Türk şarkıcı Candan Erçetin'in üçüncü stüdyo albümü. 1 Ocak 2000'de Topkapı Müzik tarafından yayımlandı. Pop ve halk müziği tarzında olan albüm, Erçetin'in 1997 çıkışlı Çapkın albümünden sonra satışa sunduğu ilk stüdyo albümüdür. Sekiz şarkının sözlerini tek başına, bir şarkıyı ise Erçetin ile birlikte yazan Mete Özgencil, albümde en çok adı geçen söz yazarıdır. Özgencil ile Erçetin'in çalıştığı son albüm olan Elbette'nin yapımcılığını Rıza Erekli üstlenmiştir, kayıtları İstanbul'daki Erekli & Tunç Stüdyosu'nda yapılmıştır. On üç ana şarkıdan oluşan Elbette diskinin sonunda, bir şarkının gizlenmiş bonus versiyonu yer aldı. Erçetin, ilk albümünde olduğu gibi bu albümünde de Balkan uluslarına ait bestelerden faydalandı. Çapkın albümünü çıkardıktan sonra kendisinin yaşadıkları, Elbette'nin oluşmasını sağladı. Altı tanesi hayatı, yedisi tanesi ise aşkları konu edinen şarkılar, Erçetin'in beğenisi etrafında gelişti ve Erçetin'in beğenisine göre albüme dahil edildi. Müzik eleştirmenleri, albüm için olumlu eleştiriler sundular ve çalışmanın şarkıcının kişiliğiyle bütünleştiğini, dinleyenleri farklı coğrafyalarda gezdirdiğini ifade ettiler. Çıkış şarkısı "Elbette" albümün ilk klibi olarak izleyiciyle buluştu, ikinci klip "Unut Sevme" şarkısına çekildi. (Devamı...)

Halid Şeyh Muhammed (Arapçaخالد شيخ محمد; d. 1 Mart 1964 veya 14 Nisan 1965), arasında sivillere yönelik saldırıların da bulunduğu çeşitli eylemler sebebiyle terörizm suçlamasıyla Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı Guantanamo Kampı'nda tutulan Pakistanlı tutukludur. El-Kaide'nin üst düzey yöneticilerinden biri olup, 1999 ile 2001 yılları arasında örgütün propaganda faaliyetlerinin başındaki isimdi. 9/11 Komisyonu Raporu'nda "11 Eylül saldırılarının baş mimarı" olarak tanımlanmış, kendisi de ifadesinde saldırıların tüm sorumluluğunu üstlenmiştir. Şu anda saldırılarla bağlantısı olduğu öne sürülen beş kişiyle birlikte, ölüm cezası istemiyle yargılanmaktadır. (Devamı...)

7 Mart
SMS Yorck Alman İmparatorluk Donanması için inşa edilen Roon sınıfı zırhlı kruvazörlerden ikincisi ve sonuncusu idi. İsmini, Prusyalı mareşal Ludwig Yorck von Wartenburg'dan aldı. İnşasına 1903 yılında Hamburg'daki Blohm + Voss tersanesinde başlandı. 16.241.000 Goldmark'a malolan kruvazörün inşası Kasım 1905'te tamamlandı. Deplasmanı 9.875 metrik tona çıkabilmekteydi ve dört adet 21 cm'lik (8.3 inç) ana bataryalarla donatılmıştı. Azamî hızı 20.4 knot (37.8 km/sa; 23.5 mph) idi. Geminin yedi yıllık, kısa bir hizmeti oldu ve ardından görevine son verilerek yedeğe alındı. I. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine tekrar göreve alındı ve cephe hattı hizmetine geri döndü. 3-4 Kasım 1914'te Yarmouth Baskını'ndan geri dönerken ağır sis altında seyir hatası sebebiyle yanlışlıkla Alman mayın tarlasına girdi. Ağır can kaybı ile gemi hızlıca battı. Ölenlerin sayısı hakkında kaynaklar birbiriyle uyuşmazlık göstermektedir. Facianın ardından geminin komutanı askerî mahkemeye çıkarılarak ihmalden dolayı suçlu bulundu. 1929-1930, 1965 ve son olarak 1982 yıllarında olmak üzere Yorck, kademeli olarak parçalandı. Yorck, Ersatz Deutschland geçici ismiyle sipariş edildi ve Hamburg'daki Blohm + Voss tersanesinde 167 inşa numarası ile inşa edildi. (Devamı...)

2008 Yaz Olimpiyatları'nda Belize üçü atletizmde, biri ise tekvandoda olmak üzere dört sporcuyla katıldı. Çin'in başkenti Pekin'de düzenlenen 2008 Yaz Olimpiyatları'na Belize adıyla sekizinci kez sporcu gönderen ülke, Birleşik Krallık'a bağlı olduğu döneme denk gelen 1968 ve 1972'deki oyunlarda Britanya Hondurası adıyla yer almıştı. Daha önceki hiçbir etkinlikte madalya kazanamayan Belizeli sporcular, bu oyunlarda da madalya kazanamadı. Erkekler 400 metre engelli kategorisinde yarışan atlet Jonathan Williams serileri geçerek yarı finale yükseldi ve bu aşamaya kadar gelebilen ilk Belizeli atlet oldu. Erkekler 200 metre kategorisinde yarışan Jayson Jones ile kadınlar uzun atlamada yarışan Tricia Flores ise serileri geçemedi. Erkekler 58 kg kategorisinde mücadele eden tekvandocu Alfonso Martínez, mücadele ettiği ilk turda rakibine yenilerek turnuvadan elendi. (Devamı...)

8 Mart
Gabriela Mistral tam adı ile Lucila de María del Perpetuo Socorro Godoy Alcayaga, (7 Nisan 1889, Vicuña - 10 Ocak 1957, New York) Şilili şair, eğitimci, diplomat. Latin Amerika edebiyatının tanınmış yazarlarındandır. 1945'te Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı. Bu ödüle layık görülen ilk Latin Amerikalıdır ve beşinci kadındır. Şiirlerinin temasını doğa, aşk, anne şefkati oluşturmaktadır. Şili yerli halkı Aymara kökenli olduğu bilinen Mistral, ülkesinin sorunlarını çözmeye kendini adamış bir sanatçıdır. Latin Amerika’yı, Avrupa’yı ve ABD’yi dolaşarak eğitim alanında çalışmalar yapmıştır.

1889 yılında Şili'nin Vicuña şehrinde dünyaya geldi. Gerçek adı Lucía Godoy Alcayaca'dır. Bir öğretmen olan ve 1892'de evini terk eden babası Godoy Villanueva'yı sadece birkaç defa görebildi. Annesi Doña Petronila tarafından koyu Katolik bir aile ortamında büyütüldü. Kilisenin halkın gereksinimleri karşısında durağan ve ilgisiz tavrı, 1909 yılında kiliseden uzaklaşmaya başlamasına neden oldu. (Devamı...)


Roopkund (Hintçeरूपकुण्ड) halk dilinde bilinen adıyla İskelet Gölü, Hindistan'ın Uttarakhand eyaletinde bulunan bir buzul gölü. Göl, Himalaya Dağları'nı oluşturan 7,120 m yüksekliğindeki Trishul dağının eteğinde yer alır ve yaklaşık iki metre derinliğe sahip sığ bir göl özelliği taşır. Roopkund gölü Himalayalar'da yerleşimin olmadığı 5.029 metre yükseklikte (16.499 fit) bulunmaktadır. Kayalık bir alanda buzullar ve karla kaplı dağlarla çevrili göl, popüler bir trekking noktasıdır. Buzul gölü, etrafında bulunan yüzlerce insan iskeleti ile ünlüdür. Göldeki buzların yaz aylarında erimesi ile tabanındaki insan iskeleti kalıntıları görülebilmektedir. Araştırmacılar, iskeletlerin 9. yüzyılda ani ve şiddetli bir dolu fırtınası sonucu ölen insan kalıntıları olduğuna karar verdi. Roopkund, iki zirve arasındaki bir dağ geçidinde yer alan bir buzul gölüdür. Gölün ortalama deniz seviyesinden yüksekliği ile ilgili bilgi tartışmalıdır. Bazı kaynaklar gölün 5.029 m yüksekliğinde olduğunu ve bazıları ise deniz seviyesinden 4.778 m yükseklikte olduğunu belirtmektedir. (Devamı...)

9 Mart
Bakır  (Ingilizce copper, Almanca Kupfer, Fransızca cuivre, Latince cuprum), 1B geçiş grubu elementi. Kıbrıs'ta kaynakları bolca rastlandığından tüm dillerdeki isimlerinin Cyprus kelimesinden türediği tahmin edilmektedir. Simyacılar tarafından Venüs aynası ile gösterilmiştir.

Bakırın önemi, başlıca üç nedenden kaynaklanmaktadır. Dünya'nın hemen hemen tüm bölgelerinde bulunması nedeniyle geniş ölçüde üretiminin yapılabilmesi, elektriği diğer bütün metaller içinde gümüşten sonra en iyi ileten metal olması, endüstriyel önemi yüksek, pirinç, bronz gibi alaşımlar yapmasıdır. Şu şekilde sınıflandırılmaktadır; Hidrotermal orijine sahip, emprenye olmuş bakır yatakları. Bunlara porfir yataklar da denmektedir. 1970 yılı itibarıyla Dünya üretiminin yaklaşık %50'si bu çeşit yataklardan elde edilmiştir. Bu tip yataklara ABD, Şili, Peru ve Kanada'da rastlanmaktadır. Sedimenter yapıdaki maden yatakları. Kalker veya dolomit mineralleri içinde bulunurlar. Daha ziyade Orta Afrika’da rastlanır. Dünya bakır üretiminin %17'si bu yataklardan sağlanır. Sıvı magma asıllı maden yatakları. Bakır ile birlikte çoğu zaman nikel de taşırlar. Bunlara volkanik-sedimenter yataklar da denir. Dünya’nın birçok ülkesinde, özellikle Kanada, Avustralya ve pek çok Avrupa ülkesinde rastlanılır. Devamı...


Saddam Hüseyin  ya da tam adıyla Saddam Hüseyin Abdülmecid El-Tikriti (Arapçaصدام حسين عبد المجيد التكريتي; d. 28 Nisan 1937, El Avja, Tikrit - ö. 30 Aralık 2006, Kadimiye, Bağdat), Irak'ın beşinci cumhurbaşkanı (1979-2003).

Arap milliyetçiliği ile Arap sosyalizminin bir karışımı olan Baasçılığı benimsemiş olan Baas Partisi'nin ve daha sonra Baas Partisi Irak Kolu'nun önde gelen bir üyesi olarak bu partiyi iktidara taşıyan 1968 darbesinde anahtar rol oynamıştır. Saddam Hüseyin 1979'da resmen Irak'ın devlet başkanı olmasına rağmen aslında bu tarihten çok daha önce de facto anlamda ülkede iktidar sahibiydi. Sağlığı iyi durumda olmayan Cumhurbaşkanı Ahmed Hasan el Bekir'in yardımcısı olarak, Baas hükümetini yıkabileceğini düşündüğü ülke içindeki pek çok güç odağına karşı doğrudan kendisi tarafından yönetilen güvenlik güçleri oluşturdu. 1970'lerin başlarında petrol ve diğer endüstrileri millileştirdi. 1970'li yıllar boyunca petrol gelirleriyle Irak hızlı bir ekonomik büyüme yaşarken Saddam Hüseyin de devlet mekanizmaları üzerindeki otoritesini giderek sağlamlaştırdı. Bu dönemde Irak nüfusunun yalnızca beşte birini oluşturmalarına rağmen Sünni Araplar ülke yönetiminde pek çok kilit kademeye getirildi. Hükümeti devirmeye çalışan veya bağımsızlık çabasına girişen Şiiler ve Kürtlere karşı pek çok kez sindirme girişiminde bulundu. Saddam Hüseyin, İran-Irak ve Körfez savaşlarından sonra iktidarını korumayı başardı. İsrail'e karşı olan tutumuyla özellikle Arap dünyasında belirli bir saygınlık kazanmış olmakla birlikte, özellikle Batı dünyasında genel olarak zalim bir diktatör olarak tanımlandı. Devamı...


10 Mart
Louvre Abu Dabi Müzesi Birleşik Arap Emirlikleri'nin Abu Dabi şehrinde bulunan, Jean Nouvel tarafından tasarlanmış olan bir sanat müzesi. Fransız hükümetiyle, Abu Dabi şehri arasında imzalanan ve 30 yıl geçerli olacak anlaşmayla inşa edilmesine karar verilen Louvre Abu Dabi Müzesi, Saadiyat Adası kompleksi üzerine yaklaşık 24.000 metrekarelik bir alana inşa edilmiştir. Müzenin maliyetinin 83-108 milyon euro arasında olacağı tahmin edilmektedir. Müze resmi olarak 8 Kasım 2017 tarihinde ziyerete açıldı. Projenin sorumlularına göre Louvre Abu Dabi Müzesi'nde dünyanın her yerinden gelecek sanat eserleri sergilenecek olup, müzenin asıl amacı Doğu sanatı ile Batı sanatı arasında bir köprü görevi görmek olacaktır. Bununla birlikte, Paris'teki Louvre Müzesi'nin bu anlaşmadan ne türde bir çıkarı olduğu hususu sanat dünyasında oldukça hararetli tartışmalara yol açmıştır. (Devamı...)

Washington Metro veya Metrorail, Amerika Birleşik Devletleri’nde Washington metropolüne hizmet veren metro sistemidir. Metro adı altında aynı zamanda otobüs ile toplu taşıma servisini de yürüten Washington Metropolitan Area Transit Authority (WMATA) tarafından işletilmektedir. Washington, DC’nin yanı sıra Maryland ve Virginia’da bulunan çeşitli yerleşim yerlerine de hizmet vermektedir: Maryland’de Montgomery ve Prince George's ilçelerine; Virginia’da Arlington ve Fairfax County ilçeleri ile Alexandria kenti. Virginia'da Falls Church ve Fairfax kentlerinin yolcuları ile de birleştiğinde Washington Metrosunun hizmet alanı Washington metropolünün iç halkasını tamamen kapsamaktadır. Sistem Loudoun County'ye Doğru genişletilmektedir. Washington D.C.’nin içinde hemen hemen tamamen yeraltında çalışmakta iken banliyölerde zeminde ya da yükseltilmiş olarak çalışır. 1976 yılında açılan metro sisteminde günümüzde altı hat, 91 istasyon ve 188 km.’lik parkur bulunmaktadır. New York metrosundan sonra ABD’de taşıdığı yolcu sayısı itibarıyla ikinci en yoğun metro sistemidir. 2015 mali yılında Washington metrosunda haftaiçi günlük ortalama 712.843, yıllık 215,3 milyon yolcu taşınmıştır. Haziran 2008’de aylık 19.729.641 yolcu ile hafta içi ortalama 798.546 yolcu sayısıyla aylık rekor kırılmıştır. Metro ücreti, yolculuk yapılan uzaklığa, yolculuk saatine ve yolcu tarafından kullanılan kartın tipine göre farklılık gösterir. Yolcular “SmarTrip” adı verilen kart ile sisteme giriş-çıkış yapar. Metronun Wheaton istasyonunda bulunan 70,1 m. uzunluğundaki yürüyen merdiven, batı yarımküre'deki en uzun tek kademeli yürüyen merdivendir. (Devamı...)

11 Mart
Gezinti Fransız ressam Claude Monet'nin 1875 tarihli tablosudur. Tablo, ailenin günlük yaşantısından bir sahne yansıtır. Ressam, Argenteuil'de yaşadıkları dönemde bir yaz günü eşi Camille'i ve oğlu Jean'ı birlikte bir tepecik üzerindeyken resmetmiştir. 100 × 81 cm boyutundaki resim, yukarıya doğru güçlü bir perspektif oluşturur. Yürüyüş, Güneş Şemsiyeli Kadın, Madam Monet ve Oğlu gibi adlarla da bilinir. Nisan 1876'da ikinci İzlenimciler Sergisi'nde sergilenmiştir. Günümüzde Washington'daki Ulusal Sanat Galerisi'ndedir. Tablo, sanatçının ikinci eşinin kızı Suzanne Monet'yi güneş şemsiyesiyle açık havada resmettiği ve her ikisi de Paris'te Orsay Müzesi'nde sergilenen çok daha ünlü benzer iki tabloya kaynaklık etmiştir. (Devamı...)

Sosyal kimlik teorisi grup olgusunun analizinde iç grup dinamikleri, gruplar arası ilişkiler ve kolektif benliğe yönelik açıklamalar getiren bir sosyal psikoloji kuramıdır. Sosyal psikologlar Henri Tajfel ve John Turner tarafından geliştirilmiştir. Kişisel bilişsel süreçleri, kişiler arası etkileşimleri ve sosyolojik süreçleri bir arada ele alarak sosyal kimlik kavramının farklı analiz düzeylerinden incelenmesini mümkün kılmaktadır. Gruplar arası ayrımcılığı anlayabilmek üzere yapılan minimal grup paradigması deneylerinden elde edilen bulgulardan hareketle geliştirilmiştir. Kurama göre toplumdaki grupların farklı statü ve güç dereceleri vardır. Sosyal gruplar heterojen olarak yapılandırılmış toplumda yaşayan bireylerin dünyaya yönelik algı ve deneyimlerini anlamlandırmalarına yardımcı olur. (Devamı...)

12 Mart
Ayla Erduran (d. 22 Eylül 1934), Türk keman sanatçısı. Türkiye'de ve dünyanın bir çok yerinde verdiği konserler ile tanınmış bir keman virtüözüdür. Üroloji alanında Türkiye'nin öncü doktorlarından Behçet Sabri Erduran'ın kızı olan Ayla Erduran, kemana dört yaşında Karl Berger'in öğrencisi olarak başladı. 1946-1951 yılları arasında Paris Ulusal Konservatuvarı'nda eğitim görerek keman bölümünden birincilikle mezun oldu. Avrupa'daki konser kariyerine Polonya'da, Varşova Filarmoni Orkestrası eşliğinde çaldığı Aleksandr Glazunov'un keman konçertosuyla başladı. 1971'de Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı unvanı aldı. Erduran bir yandan konser kariyerine devam ederken 1973'ten 1990'lara kadar İsviçre'deki Conservatoire Populaire'de ve Lozan Konservatuvarı ustalık sınıfında öğretmenlik yaptı. (Devamı...)

Kamışlı Muharebesi Suriye İç Savaşı sırasında paramiliter güç olan Asayiş Güçleri ve hükûmete bağlı Ulusal Savunma Kuvvetleri arasında şehir savaşı türünde gerçekleşen silahlı çatışma. Tarafların ateşkes imzalaması ile sona ermiştir. 20 Nisan 2016 tarihinde, Ulusal Savunma Kuvvetleri mensupları Kamışlı'daki bir kontrol noktasını geçmesi ve bunun sonucu Kürt gruplarca durdurulmaya çalışması sonucu Asayiş Güçleri'ne saldırdı. Bu saldırı sonucunda iki Asayiş üyesi ve iki sivil keskin nişancı ateşiyle hayatını kaybetti. Ardından çıkan çatışmada Asayiş Güçleri, sekiz Ulusal Savunma Kuvvetleri mensubunu öldürmüş ve kalan askerleri tutuklamıştır. Bu olaylardan sonra iki grup arasında gerilim tırmanmıştır. Ertesi gün hükûmet güçleri şehrin ortasında tur atarak bir cezaevini ve bir fırını ele geçirerek beş Asayiş militanını öldürdü. Ardından çıkan çatışmalarda kırk beş hükûmet askeri teslim oldu ve çıkan çatışmalarda siviller yaşamını yitirdi. Çatışmalar devam ederken Asayiş Güçleri ele geçirdiği bölgelerde Beşşar Esad posterlerini indirmeye başladı. Hükûmet güçleri havan toplarıyla karşılık verdi. Aynı gün Irak ve Şam İslam Devleti bombalı araç ile saldırdı ve patlama sonucunda on beş Asayiş savaşçısı yaralandı. (Devamı...)

13 Mart
Kamu diplomasisi bir ülke hükûmetinin başka bir ülkenin vatandaşlarını ve aydınlarını kendi politik ve ideolojik düşünceleri doğrultusunda etkilemeye çalışmasını anlatan bir süreçtir. Bu anlayışta hükûmetler kendi ulusal hedeflerine, çıkarlarına ve amaçlarına ulaşabilmek için doğru bilgileri yayarak yabancı bir kamuoyu oluşturmayı hedefler. Gifford Malone hükûmetlerin kendi toplumlarını ve politikalarını anlatabilmeleri için öncelikli olarak karşı ülkenin kültürünü, tarihini, psikolojisini ve dilini öğrenmesi gerektiğini söylemiştir. Kamu diplomasisi kavramını ilk kullanan kişi 1965 yılında Tufts Üniversitesi'nde Fletcher School of Law and Diplomacy'nin Dekanı olan Edmund Gullion olmuştur. Kavram uluslararası ilişkilerin geleneksel diplomasi dışında kalan kısımları kapsamaktadır. (Devamı...)

Ali Saim Ülgen (15 Ağustos 1913 - 8 Şubat 1963) Türk mimar ve restoratör. Türkiye'nin onarım ve restorasyon alanlarında uzmanlaşmış ilk yüksek mimarlarından biridir. Eski eserlere olan ilgisi küçük yaşlarda başlamış, lise yıllarında ise artarak devam etmiştir. İstanbul Erkek Lisesi'nde öğrenciyken ilk kitabını yayımlamış ardından da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde eğitimine devam etmiştir. Kısa bir süre Ankara Üniversitesi'nde sanat tarihi üzerine dersler vermiş sonraki yıllarında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesindeki restorasyon çalışmaları ile ön plana çıkmıştır. Başta İstanbul olmak üzere Trakya ve Anadolu'da 150'ye yakın tarihi yapıtın restoresinde görev alarak Türk restorasyon tarihine yön vermiştir. Mimar Sinan'ın eserleri üzerlerine yaptığı çizimler günümüz akademik camiası için önemli birer referanstır. (Devamı...)

14 Mart
Yunanistan Güneydoğu Avrupa'da bir ülkedir. Nüfusu 2015 itibarıyla yaklaşık 10,955 milyon kişidir. Başkenti ve en büyük şehri Atina iken ikinci en kalabalık şehri Selanik'tir. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının kesişiminde konumlanan Yunanistan, Balkan Yarımadası'nın güney ucunda yer alır ve kuzeybatıda Arnavutluk, kuzeyde Kuzey Makedonya ve Bulgaristan, kuzeydoğuda ise Türkiye ile sınır komşusudur. Dokuz coğrafi bölgeden oluşur: Ege Adaları, Epir, Girit, İyonya Adaları, Makedonya, Mora, Orta Yunanistan, Teselya ve Trakya. Anakaranın doğusunda Ege Denizi, batısında İyonya Denizi, güneyinde Girit Denizi ve Akdeniz yer alır. Yunanistan, 227 tanesinde yaşanılan çok sayıda adaya sahiptir ve 13.676 km uzunluğundaki kıyı şeridiyle bu alanda Akdeniz Havzası'nda birinci, dünyada ise on birinci sıradadır. Yüzde sekseni dağlık olan ülkenin en yüksek dağı 2.918 metrelik Olimpos Dağı'dır. Yunanistan; demokrasi, Batı felsefesi, Olimpiyat Oyunları, Batı edebiyatı, tarihyazımı, siyaset bilimi, önemli bilimsel ve matematiksel ilkeler ile Batı dramasının doğduğu yer olması nedeniyle Batı uygarlığının beşiği kabul edilmektedir. Yunanlar, MÖ sekizinci yüzyıldan itibaren tüm Akdeniz ve Karadeniz'e yayılan ve polis olarak bilinen birçok bağımsız şehir devleti kurdular. (Devamı...)

Saliha Sultan Çeşmesi İstanbul Azapkapı'da Lale Devri sonrasında I. Mahmud'un annesi Saliha Sultan tarafından yaptırılan çeşmedir. Sokollu Mehmet Paşa Camii, Saliha Sultan Sıbyan Mektebi ve Yeşildirek Hamamı ile beraber bir külliye oluşturması için tasarlanmıştır. Asimetrik bir blok olarak inşa edilmiştir. Kare ya da dikdörtgen bir plan düzlemi üzerine yükselen farklı bir geometrik şekil tercih edilmiştir. Üzerindeki çeşmeler ana duvarın dışına taşmaktadır. Su hazinesi sebil ve çeşmenin arka kısmında bulunmaktadır. Sebil bölümü yanlarında mukarnas başlıklı sütunlarla çevrilidir ve dört pencereden oluşmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde çeşitli koruma ve düzenlemelere uğramıştır. İlk olarak 1953 yılında geniş kapsamlı bir şekilde restore edilen çeşme, son olarak da 2005 yılında onarılmıştır. Çeşmenin bir "meydan çeşmesi" olma özelliğini kaybetmesinde kent içindeki konumunun ve yaşanan yoğun trafiğin etkisi büyüktür. Meydan çeşmesi özelliğini kaybetmesi, görsel anlamdaki algısını da değiştirmiştir. (Devamı...)

15 Mart
Patates Yiyenler Hollandalı ressam Vincent van Gogh'un 1885 yılında Nuenen'de yaptığı 82 × 114 cm ölçülerindeki tablosudur. Tabloda bir lamba altındaki masaya toplanmış beş kişi resmedilmektedir. İki erkek, iki kadın ve bir kız çocuğundan oluşan bu kişiler patates yiyip kahve içmektedirler. Figürlerden iki kişi tabloya bakan kişiye göre karşı, bir kişi yüz ve vücut profilinden, bir kişi dörtte üç oranında profilden ve bir kişi de arka profilden görülmektedir. Duvarın çıkık görünen bölümünün solunda bir sepet içerisindeki kaşıklar görülmektedir. Resmin sol üst kısmında bir duvar saati ve bir resim bulunmaktadır. Tablodaki ortam loş bir özelliğe sahiptir. Üslup çizgisel değildir ve figürlerin sınırlarını takip etmek zordur. Resimde aydınlığı sağlayan tek unsur tavana asılı yağ lambasıdır ve gölgeler resimdeki karanlığı etkilemektedir. Vincent van Gogh sanat hayatının ilk dönemlerinde yığılmış patatesleri, dokuma tezgâhları, madencileri ve karamsarlık hissi veren gökyüzünü çalışmalarında ana tema olarak kullandı. Van Gogh Müzesi'de sergilenen Patetes Yiyenler adlı tuval üzerine yağlı boya çalışmasını ise Nisan 1885'te tamamladı. Tablo, van Gogh'un ilk önemli çalışması olarak görülmektedir ve buhranlı bir dönemine aittir. (Devamı...)

Suzan Kahramaner (21 Mayıs 1913 - 22 Şubat 2006), Türk matematikçi ve bilim insanıdır. Türkiye'nin ilk kadın matematikçilerinden biri olan Kahramaner, 1913 yılında İstanbul'un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. İlkokulu 1919 ile 1924 yılları arasında Moda Numüne İnas İlkokulu'nda bitirdi. Daha sonra Notre Dame de Sion'a kayıt yaptırdı ve Fransızca lisans derecesi elde etti. 1934'te İstanbul Üniversitesi'ne gerçekleşen üniversite reformu sonrasında girdi. Burada matematik ve fizik alanlarında eğitim gördü. Mezun olduktan sonra Ord. Prof. Dr. Kerim Erim danışmanlığında doktorasını tamamladı. 1940'lı yıllarda İstanbul Üniversitesi'nin matematik bölümünde Analiz I ve Analiz II dersleri asistanıydı. 1957 yılının Kasım ayında bilimsel araştırmalarda bulunmak üzere Zürih'e gitti. Aynı yılın Ağustos ayında Edinburgh'da gerçekleşen Uluslararası Matematikçiler Kongresi'ne katıldı. 1958'de İstanbul Üniversitesi'ne geri döndü. 1959'da NATO bursu kazandı ve Zürih Üniversitesi'nde bir süre görev aldı. (Devamı...)

16 Mart
Yemek kitabı yemek yapım tarifleri ile sofra ve mutfakla ilgili bilgileri içeren kitaplardır. Bilinen en eski yemek kitaplarından biri Yunan gastronom Athenaios'a aittir ve MÖ 2. yüzyılda yazılmıştır. Apicius ise antik tarihin bilinen en eski gastronomlarından biridir. Eski Çin zamanından kalma çorba tariflerini içeren yemek kitapları ile Orta Çağ Avrupasını yansıtan yemek kitapları da mevcuttur. Tarihsel süreçte matbaanın icadı yemek kitabı sayısını da artırmış ve yemeklerin tanınırlığına katkı sağlamıştır. Tarihte bilinen ilk basılı yemek kitabını 1485 yılında İtalyan Bartolomeo Scappi yazdı. Onun kitabında daha çok badem ezmesi ve tatlı tarifleri yer alıyordu. (Devamı...)

Osmanlı İmparatorluğu'nda feminizm genel olarak İkinci Meşrutiyet sonrasındaki göreceli özgürlük ortamında ivme kazandı. Daha öncesinde ise dinsel ve geleneksel nedenlerden dolayı kısıtlı olan kadın yaşamı Tanzimat ile değişime uğramıştı. Tanzimat döneminde yetişen eğitimli kadınlar sonraki kuşaklarda Osmanlı İmparatorluğu'nda hak arayışlarına girdi. İkinci Meşrutiyet döneminde ise örgütlü hareket edilmeye başlandı ve çeşitli kadın cemiyetleri kurulup kadın dergileri çıkarıldı. 19. yüzyılda Avrupa feminizmi oy hakkını savunup bu konuda mücadele verirken Osmanlı kadını daha fazla özgürlük, iş olanağı, eğitim ve sosyal yaşam mücadelesi veriyordu. Özellikle Kadınlar Dünyası adlı dergi ile Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti feminizm bağlamında Osmanlı'da uç noktalardaydı. Ülkeye geç gelen milliyetçilik anlayışı doğrultusunda da bazı kadınlar eski Türklerde var olan kadın-erkek eşitliğini verdikleri mücadelede dile getiriyordu. (Devamı...)

17 Mart
Eyüp Sultan Türbesi İstanbul'un Eyüpsultan ilçesinde Eyüp Sultan Camii'nin dış avlusunda bulunan ve Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin kabrini barındıran türbedir. Tarihsel süreç içerisinde birçok bakım ve onarımdan geçerek günümüzdeki hâline ulaşmıştır. Mimari olarak kefeki taşından yapılmadır, sekiz köşeli ve kubbeli bir yapıya sahiptir. I. Ahmed'in padişah olduğu yıllarda türbenin camiye bakan kısmı çinilerle kaplanmış, aynı zamanda giriş yanına bronz şebekeli bir hacet penceresi eklenmiştir. İç mekân XVI. ve XIX. yüzyıldan kalma farklı tarzdaki İznik ve Kütahya çinileriyle süslenmiştir. Çinilerin üst kısımlarından olmak üzere bir yazıt kuşağı bulunmaktadır. Orta kısımda bulunan ahşap sanduka III. Selim döneminde yapılan gümüş şebekeyle kaplıdır. II. Mahmud'un hediyesi olan atlastan yapılma sanduka örtüsünde ise hattat Rakım Efendi'nin yazmaları bulunmaktadır. Türbe içerisindeki levhalar Mustafa İzzet Efendi ve Celalettin Efendi gibi hattatlar dışında III. Ahmed ve II. Mahmud gibi padişahlara aittir. Türbenin çevresindeki hazirelerde tarihsel olarak birçok önemli kişinin kabri bulunmaktadır. Türbe aynı zamanda dinî bayram ve özel günlerde aldığı yoğun ziyaretçileriyle Müslümanların önemli ziyaret noktalarından biridir. (Devamı...)

Asuman Baytop (27 Mart 1920 - 18 Şubat 2015) Türk botanikçi, bitki toplayıcısı ve eczacı. Türk bilim tarihinin önemli isimlerinden biridir. Türkiye florasına katkılarından dolayı dokuz bitki türüne adı verildi. Bunlardan biri 1979'da Akseki'de kendi topladığı Crocus asumaniae'dir. Türkiye florası üzerine uzmanlaşıp bu alanda akademik çalışmalar yürüttü. 150'den fazla arazi gezisinde 23.000 bitki örneği topladı ve inceledi. Türkiye florasına bilim için yeni sekiz tür ve üç alttür kazandırdı. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbayumu (ISTE) ve Farmasötik Botanik Anabilim Dalı'nın kurucusudur. 1989'dan itibaren Türkiye'de botanik eğitiminin ve araştırmalarının tarihini inceledi. Akademik çalışmaları ile birçok ödüle layık görüldü. Kendisi Turhan Baytop'un eşi, bilim tarihçisi Feza Günergun'un annesidir. Ulusal ve uluslararası 260 kadar bilimsel yayını vardır. (Devamı...)

18 Mart
Kırda Öğle Yemeği (Fransızca: Le Déjeuner sur l'herbe), Fransız ressam Claude Monet'nin 1866 tarihli yağlıboya tablosudur. Tablo, burjuva bir grubun öğleden sonra eğlencesini anlatmaktadır. Modeller arasında ressamın eşi Camille Monet ve Fransız ressam Frédéric Bazille de vardır. İzlenimci etkilerini taşıyan ilk tablolardan birisidir ve yapıldığı dönemde tuval üzerindeki ışık oyunlarıyla ilgi çekmiştir. Monet, Édouard Manet'nin 1863 tarihli Kırda Öğle Yemeği isimli tablosuna yanıt olarak kendi Kırda Öğle Yemeği tablosunu çizmeye başlamış; çok büyük boyutlardaki bu eseri tamamlayamamış ve tuval nem yüzünden zarar görünce tabloyu üç parçaya ayırmıştır. Parçalardan birisi kayıptır; sol ve orta parçası şu anda Orsay Müzesi'nde sergilenmektedir. Manet'nin tablosunun aksine Monet'nin tablosundaki insanların hepsi giyinikti. Buna rağmen iki tablonun detayları birbirine benzemektedir. (Devamı...)

Eponim gerçek ya da hayali bir kimsenin adının bir yer, ulus ya da bir şey için verilmesine inanılması, bir kişinin adına dayanan veya bir kişinin adından türetilen kelimelerin yanı sıra içerisinde yaşadığı yılların dönem olarak belirtilmesinde kullanılan terimdir. Örnek olarak I. Elizabeth'in tahta çıkması ve ölümüne kadar geçen süre eponim olarak Elizabeth devri adıyla tanımlanmaktadır. Aspirin, eroin ve termos gibi birçok ürün adı olmuş markaların adı eponime dayanmaktadır. Eponimden türetilen sıfatlar eponimus ve eponimik ise benzer şekilde kişi isimlerinin atılmasının ardından kullanılabilir. Buna örnek olarak ise Ford Motor Company'nin adını Henry Ford'dan alması verilebilir. Ayrıca müzik kayıt endüstrisinde baş kurucu ya da kreatörün adı da eponimus olarak anılmaktadır. (Devamı...)

19 Mart
Lüküs Hayat Türk tiyatrosunun klasik eserlerinden birisidir. Türk toplumunun Batı ile yüzleşmesi ve bu çerçevede yaşanan gülünçlükleri sahneye taşıyan eser, İstanbul Şehir Tiyatroları'nın siparişi üzerine 1933 yılında Cemal Reşit Rey tarafından bestelenmiş ve 1946 yılına kadar büyük bir seyirci kitlesi tarafından izlenmiştir. 1958 yılında Zeki Alpan, 1962 yılında da Muammer Karaca tarafından tekrar sahneye konulmuş; 6 Mart 1985'te ise İstanbul Şehir Tiyatroları'nda yeniden sahnelenmeye başlamış ve o tarihten günümüze aralıksız sahnelenmiştir. Oyunun yazarı, Ekrem Reşit Rey olarak bilinse de "Şişli'de bir Apartman" şarkısının sözlerini Nâzım Hikmet'in yazdığı sanılmaktadır. Oyun, 1950 yılında Lütfi Ömer Akad tarafından Lüküs Hayat adıyla filme alınmıştır. 1973 yılında da Haldun Dormen tarafından televizyon için yeniden filme çekilmiştir. (Devamı...)

Adolf Hitler'in 50. doğum günü 20 Nisan 1939'da Nazi Almanyası genelinde ve dünyanın bazı kesimlerinde millî bayram olarak kutlandı. Müttefikler diplomatik olarak kutlamaları yok saysa da Almanya genelinden ve Mihver ülkelerinden Hitler'e hediyeler yollandı, telgraflar çekildi. Kara, hava ve deniz kuvetlerinin yanı sıra SS birliklerinin de katıldığı doğum günü kutlamasında yaklaşık 50 bin kişi Berlin sokaklarında yürüdü. Doğum günü kutlamalarının önemli bir amacı Nazi Almanyası'nın askerî güç ve yeteneklerini olabildiği kadar göstermekti. Böylece Batılı güçlere bir uyarı verilmiş olacaktı. (Devamı...)

20 Mart
San Marino millî futbol takımı San Marino Futbol Federasyonuna bağlı olarak San Marino'yu uluslararası müsabakalarda temsil eden futbol takımı. San Marino, UEFA'ya bağlı olan ülkeler arasındaki en küçük ülkedir ve nüfusunun az olmasının da etkisiyle millî takım herhangi bir başarı yakalayamamıştır. San Marino takımı ilk resmî maçını 1990 yılında Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde İsviçre'ye karşı oynamış ve 4-0 yenilmiştir. Bu maçtan önce 1986 yılında Kanada Olimpik takımıyla maç yapıp 1-0 yenilmişlerdi ancak bu maç resmî bir maç değildi. San Marino, UEFA ve FIFA'ya üye olduğu 1988 yılından beri tüm Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası elemelerine katılmasına rağmen bu elemelerdeki herhangi bir maçta galibiyet elde edemedi. Takım tarihindeki ilk ve tek galibiyetini ise 28 Nisan 2004'te Lihtenştayn'la oynadıkları hazırlık maçını 1-0 kazanarak elde etti. (Devamı...)

Türkiye'de antikomünizm kapitalist görüşlere karşı olan ve aksinin gerçekleşebileceğini öneren komünizm düşüncesine karşı olarak komünist sistem ve görüşlerin Türkiye'de yayılımını engelleme çalışmalarıdır. Türkiye'de gerek milliyetçi kesim, gerek muhafazakâr kesim, gerekse zaman zaman ordu nezdinde antikomünist propagandalar yapılmıştır. Türkiye hükûmeti 1941 yılında Anti-Komintern Paktı'na gözlemci olarak katılmış ve Türk-Alman Dostluk Paktı kapsamında Nazi Almanyası ile dostluk ilişkilerini geliştirmiştir. II. Dünya Savaşı öncesi ve savaş sırasında Nazi Almanyası ile ilişkilere sahip olan Türkiye'de, açık açık söylenmemesine rağmen komünizm ve Sovyetler Birliği karşıtlığı bulunmaktaydı. (Devamı...)

21 Mart
Pigme ispermeçet balinası (Latince: Kogia breviceps), Kogiidae familyasının bilinen iki türünden birisidir. Genellikle denizlerde görünmezler ve bu tür hakkında bilinen çoğu şey gövdelerinin araştırmalarından gelmektedir. Pigme ve cüce ispermeçet balinasının sınıflandırması bir tartışma konusudur. Bu iki tür uzun tartışmalar sonucunda aynı kabul edilmiştir, ta ki 1966 yılında Smithsonian Enstitüsü'ndeki bir bilim adamı kesin olarak bu türlerin ayrı olduklarını kanıtlayana dek. Pigme ispermeçet balinasına ilk defa Henri Marie Ducrotay de Blainville 1838 yılında isim vermiştir. Pigme ispermeçet balinası normal bir yunus uzunluğundadır. Doğduklarında yaklaşık olarak 1,2 m (3 ft 11 in) uzunluğunda, yetişkin olduklarında ise 3,5 m (11 ft) uzunluğa ulaşırlar. Yetişkinlerin kilosu ortalama 400 kg'dır (880 lb). Alt kısımları kremsi, bazen pembemsi bir renktedir ve arkalar ile yanları da mavimsi gri rengindedir; yine de, iki renk dikkate değer bir şekilde birbirine karışmıştır. Köpekbalığına benzeyen başları gövdelerinin boyutu ile karşılaştırıldığında büyüktür, bu da yandan bakıldığında bir şişkinlik görünmesine sebep olmaktadır. Gözlerinin arkalarında genelde "sahte solungaç" diye tarif edilen beyazımsı işaretler vardır. Alt çeneleri çok küçük ve bayağı aşağıda kalmaktadır. İleriye dönükken üstten bakıldığında hava delikleri hafifçe sola doğru yer değiştirir. (Devamı...)

Henri de Laborde de Monpezat (11 Haziran 1934 - 13 Şubat 2018), Danimarka Kraliçesi II. Margrethe'ın eşi ve Danimarka Prensi. 11 Haziran 1934'te André de Laborde de Monpezat ve eşi Renée Doursenot'ın çocuğu olarak Fransa'nın Bordeaux şehri yakınlarındaki Talance ilçesinde doğdu. Ailesi tarafından katolik olarak yetiştirildi. İlk beş yılını, babasının işleri dolayısıyla Vietnam'ın başkenti Hanoi'de geçirdi. 1939'da, ailesi ile birlikte Le Cayrou kentine geri döndü ve II. Dünya Savaşı boyunca burada yaşadı. 1947'ye kadar evde eğitim aldı. Daha sonra Bordeaux'daki bir Cizvit okuluna gitti. 1950'de Vietnam'a geri döndü ve 1952'de Hanoi'deki bir liseden mezun oldu. Başlangıçta Conservatoire de Paris'te piyanist olmak için eğitim almak isteyen Henrik, bunun yerine babasının istekleri doğrultusunda bir eğitim seçti. 1952-1957 arasında eş zamanlı olarak bugünkü adı Paris Üniversitesi olan Sorbonne'de hukuk ve siyaset bilimi bölümlerinde eğitim gördü ve École Nationale des Langues Orientales'te Çince ve Vietnamca dillerinde eğitim aldı. 1959-1962 arasındaki zorunlu askerlik görevini Fransız Kara Kuvvetleri'nde piyade olarak yaptı ve Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda görev aldı. (Devamı...)

22 Mart
Çin nehir yunusu Lipotidae familyasının tek üyesi olan bazı kaynaklara göre nesli kısmen tükenmiş bir yunus türü. Her ne kadar Çin'de "Yangtze'nin Tanrıçası" adı verilen bu yunus türünü korumak için çaba sarf edildiyse de son yıllarda yunus sayısı oldukça azaldı. 2006 yılı sonunda Yangtze nehrinde yapılan yunus araştırması sonucunda bir tane yunusla bile karşılaşılmayınca soyu kısmen tükenmiş sayılmıştır. Fosil kalıntılarına göre yunusların Büyük Okyanustan Yangtze Nehrine yirmi milyon yıl önce göç ettikleri tahmin edilmektedir. Tatlı suyu yaşam alanı olarak seçtiği bilinen dört yunus türünden biridir. MÖ 3. yüzyıl civarlarında eski sözlük Erya'da tanımlandığında yaklaşık olarak 5.000 Çin nehir yunusu bulunduğu tahmin edilmiştir. Bir Çin masalına göre sevmediği bir adamla evlenmeyi reddeden ve ailesi tarafından nehirde boğulan bir prenses Çin nehir yunusu olarak yeniden doğmuştur. Tarihsel olarak Çin nehir yunusu, Yangtze Nehrinin Şangay şehrine yakın olan ağzından orta ve batıda Yiçang şehrinin bulunduğu yukarı kısımlarına kadar olan 1.700 kilometrelik bir bölgede yaşamaktaydı. (Devamı...)

The Fame Amerikalı şarkıcı Lady Gaga'nın ilk stüdyo albümü. 19 Ağustos 2008 tarihinde Interscope Records etiketiyle satışa sunuldu. 2008 yılında Kon Live Distribution ve Cherrytree Records'a katıldıktan sonra Gaga, başta RedOne, Martin Kierszenbaum ve Rob Fusari olmak üzere çeşitli yapımcılarla albüm üzerinde çalışmaya başladı. Müzikal olarak The Fame, synthpop ve dans-pop ritimleri içerir, ayrıca 1980'lerin pop müziğinin etkilerine rastlanır. Sözler, Gaga'nın şöhrete olan sevgisinin yanı sıra aşk, seks, para, uyuşturucu ve cinsel kimlik gibi konuları barındırır. Şarkıcı, albümün tanıtımı için çeşitli televizyon programlarına katıldı ve ilk turnesi olan The Fame Ball Tour'u düzenledi. The Fame, 2009 yılında yayımlanan The Fame Monster'ın deluxe sürümünde bonus disk olarak yer aldı. Albüm, müzik eleştirmenlerinden genel anlamda olumlu eleştiriler topladı, albümdeki sözlerin içeriği ile Gaga'nın müzikal ve vokal yeteneği övüldü; Gwen Stefani gibi diğer pop şarkıcılarıyla karşılaştırıldı. The Fame ticari başarı yakaladı; Birleşik Krallık, Kanada, Almanya, İrlanda, İsviçre ve Polonya dahil olmak üzere dünya genelinde farklı ülkelerin ulusal listelerinde zirveye çıktı. ABD'de Billboard 200 listesinde iki numaraya, Dance/Electronic Albums listesinde bir numaraya yükseldi ve bu listede ardışık olmayan 106 hafta bir numarada kaldı. Dünya çapında 15 milyondan fazla kopya sattı. (Devamı...)

23 Mart
Rüzgâr gücü elektrik üretmek için rüzgâr türbinleri, mekaniksel güç için yel değirmeni, su veya kuyu pompalama için rüzgâr pompaları veya gemileri yürütmek için yelkenler kullanarak rüzgârın kullanışlı formundaki rüzgâr enerjisinin sonucudur.

2015 itibarıyla, Danimarka elektriğinin %40'ını rüzgârdan elde etti ve dünya etrafındaki en az 83 diğer ülke elektrik şebekesini rüzgâr enerjisi ile destekledi. 2014’ün sonu itibarıyla dünya çapındaki rüzgâr enerji santralleri (RES) kapasitesi 369,553 MW'a (megawatt) ulaşmıştır. Bu da dünyada kullanılan elektriğin %4’ü anlamına gelmekte. İnsanlar yelkenlileri hareket ettirmek ve gemileri yürütmek için en az 5500 yıldan beri rüzgârın gücünden faydalanıyor. Yeldeğirmenleri, sulama işlemi ve tahıl ezmek için 7. yüzyıldan beri Afganistan, İran ve Pakistan’da kullanılıyor. 1887 Temmuz ayında İskoç Akademisyen Profesör James Blyth rüzgâr gücü ile elektrik üreten ilk değirmeni inşa etti ve 1891’de İngiltere’de patent aldı. 1887-88’de Amerika Birleşik Devletleri’nde, Charles Francis Brush, James Blyth'in değirmeninden daha büyük ve üzerinde daha fazla mühendislik yapılmış değirmen kullanarak elektrik üretti. 1900 yılına kadar evinde ve laboratuvarının elektriğini sağladı. 1890’larda Danimarkalı bilim adamı ve mucit Poul la Cour'un rüzgâr türbinleri üzerine rüzgâr tünelinde yapmış olduğu deney ve araştırmalar sayesinde günümüz türbinlerine giden yolda ciddi bir bilgi birikimi oluştu. 1970'lere gelindiğinde fosil yakıt dışında enerji kaynakları arayışının artması ve çevre aktivistlerinin baskıyla Danimarka'da ilk modern rüzgâr türbinleri üretilmeye başlandı. Bu ilk rüzgâr türbinleri 20-30 kW gücündeydiler. 2015 itibarıyla 7 MW'lık rüzgâr türbinleri prototip olarak geliştirilmektedir, ilk uygulamalar Avrupa'nın çeşitli yerlerinde yapılmaya başlanmıştır. Bugün rüzgâr türbinleri, ev bahçelerinden, parklara, akü depolamalı mini sistemlerden; fabrikalara elektrik sağlayıp ürettiği fazla elektriği şebekeye veren orta ölçekli sistemlere, şehirlere elektrik sağlayan santrallere kadar her ölçekte uygulanmaktadır. Devamı...


Gottlieb Daimler (17 Mart 1834 - 6 Mart 1900) bir mühendis, endüstri ürünleri tasarımcısıdır. Schorndorf'da (Württemberg Krallığı) doğmuştur. İçten yanmalı motorlar ve Otomobil geliştirme konusunda çığır açmıştır.

Daimler ve onu yaşam boyu iş ortağı olan Wilhelm Maybach, hayalleri küçük hızla işleyen bir motor yapıp bunu herhangi bir lokomotife monte etmek olan iki mucitti. İkili 1885'te modern motorların habercisi bir tasarım yaptı ve arkasından iki tekerli bir bisiklet bunu uydurdular. Bu, ilk motosiklet olarak bilinmektedir. Ertesi yıl icatlarını bir posta arabası'na ve bota uyguladılar. Sonraları, 1890'de, Daimler Motoren Gesellschaft'ı (DMG) kurdular. İlk otomobillerini 1892'de sattılar. Daimler daha sonra hastalığa yakalanarak şirketten ayrıldı fakat deneyimlerini paylaşmak üzere hisse sahiplerinin ısrarlarıyla; 1893'te ayrıldığı şirkete 1894'te geri döndü. Maybach de şirketten ayrılmıştı fakat o da Daimler ile aynı zamanda işe geri döndü. Daimler, 1900'da hayata gözlerini yumdu ve Maybach DMG'den 1907 yılında ayrıldı. 1924'te, DMG yönetimi Karl Benz'in Benz & Cie. şirketiyle uzun dönemli bir ortaklık anlaşması imzaladı ve 1926'da bu iki şirket birleşerek Daimler-Benz AG adını aldı. Şirket şu anda Daimler AG'nin bir parçasıdır. (Devamı...)


24 Mart
Rüzgâr gücü elektrik üretmek için rüzgâr türbinleri, mekaniksel güç için yel değirmeni, su veya kuyu pompalama için rüzgâr pompaları veya gemileri yürütmek için yelkenler kullanarak rüzgârın kullanışlı formundaki rüzgâr enerjisinin sonucudur.

2015 itibarıyla, Danimarka elektriğinin %40'ını rüzgârdan elde etti ve dünya etrafındaki en az 83 diğer ülke elektrik şebekesini rüzgâr enerjisi ile destekledi. 2014’ün sonu itibarıyla dünya çapındaki rüzgâr enerji santralleri (RES) kapasitesi 369,553 MW'a (megawatt) ulaşmıştır. Bu da dünyada kullanılan elektriğin %4’ü anlamına gelmekte. İnsanlar yelkenlileri hareket ettirmek ve gemileri yürütmek için en az 5500 yıldan beri rüzgârın gücünden faydalanıyor. Yeldeğirmenleri, sulama işlemi ve tahıl ezmek için 7. yüzyıldan beri Afganistan, İran ve Pakistan’da kullanılıyor. 1887 Temmuz ayında İskoç Akademisyen Profesör James Blyth rüzgâr gücü ile elektrik üreten ilk değirmeni inşa etti ve 1891’de İngiltere’de patent aldı. 1887-88’de Amerika Birleşik Devletleri’nde, Charles Francis Brush, James Blyth'in değirmeninden daha büyük ve üzerinde daha fazla mühendislik yapılmış değirmen kullanarak elektrik üretti. 1900 yılına kadar evinde ve laboratuvarının elektriğini sağladı. 1890’larda Danimarkalı bilim adamı ve mucit Poul la Cour'un rüzgâr türbinleri üzerine rüzgâr tünelinde yapmış olduğu deney ve araştırmalar sayesinde günümüz türbinlerine giden yolda ciddi bir bilgi birikimi oluştu. 1970'lere gelindiğinde fosil yakıt dışında enerji kaynakları arayışının artması ve çevre aktivistlerinin baskıyla Danimarka'da ilk modern rüzgâr türbinleri üretilmeye başlandı. Bu ilk rüzgâr türbinleri 20-30 kW gücündeydiler. 2015 itibarıyla 7 MW'lık rüzgâr türbinleri prototip olarak geliştirilmektedir, ilk uygulamalar Avrupa'nın çeşitli yerlerinde yapılmaya başlanmıştır. Bugün rüzgâr türbinleri, ev bahçelerinden, parklara, akü depolamalı mini sistemlerden; fabrikalara elektrik sağlayıp ürettiği fazla elektriği şebekeye veren orta ölçekli sistemlere, şehirlere elektrik sağlayan santrallere kadar her ölçekte uygulanmaktadır. Devamı...


Gottlieb Daimler (17 Mart 1834 - 6 Mart 1900) bir mühendis, endüstri ürünleri tasarımcısıdır. Schorndorf'da (Württemberg Krallığı) doğmuştur. İçten yanmalı motorlar ve Otomobil geliştirme konusunda çığır açmıştır.

Daimler ve onu yaşam boyu iş ortağı olan Wilhelm Maybach, hayalleri küçük hızla işleyen bir motor yapıp bunu herhangi bir lokomotife monte etmek olan iki mucitti. İkili 1885'te modern motorların habercisi bir tasarım yaptı ve arkasından iki tekerli bir bisiklet bunu uydurdular. Bu, ilk motosiklet olarak bilinmektedir. Ertesi yıl icatlarını bir posta arabası'na ve bota uyguladılar. Sonraları, 1890'de, Daimler Motoren Gesellschaft'ı (DMG) kurdular. İlk otomobillerini 1892'de sattılar. Daimler daha sonra hastalığa yakalanarak şirketten ayrıldı fakat deneyimlerini paylaşmak üzere hisse sahiplerinin ısrarlarıyla; 1893'te ayrıldığı şirkete 1894'te geri döndü. Maybach de şirketten ayrılmıştı fakat o da Daimler ile aynı zamanda işe geri döndü. Daimler, 1900'da hayata gözlerini yumdu ve Maybach DMG'den 1907 yılında ayrıldı. 1924'te, DMG yönetimi Karl Benz'in Benz & Cie. şirketiyle uzun dönemli bir ortaklık anlaşması imzaladı ve 1926'da bu iki şirket birleşerek Daimler-Benz AG adını aldı. Şirket şu anda Daimler AG'nin bir parçasıdır. (Devamı...)


25 Mart
2017 Kirmanşah depremi 12 Kasım 2017 tarihinde merkez üssü İran'ın Kirmanşah Eyaleti olan, Irak'ın Halepçe şehrinin 30 km güneyinde yerin 19 km altında richter ölçeği'ne göre 7.3 Mw büyüklüğünde meydana gelen deprem. Deprem sonucunda 620 kişi hayatını kaybetti, 8000'den fazla insan ise yaralandı. Güneyinde Arap, güneybatısında Afrika levhası, kuzeyinde Avrasya ve doğusunda da Hint deprem plakaları arasında sıkışan İran’ın %90'ı aktif deprem fayları üzerinde bulunmaktadır. Depremin bulunduğu noktada, Arap levhası Avrasya levhası'nı yılda yaklaşık 26 mm hızla kuzeye doğru itmektedir. İki plakanın çarpışması yıkıcı depremlere ve İran'ın kuzebatısındaki Zagros Dağları'nın her yıl 2.6 santimetre yükselmesine neden olmaktadır. Bir önceki yüzyılda, 12 Kasım 2017 depreminin odak noktasının 250 kilometre çapındaki bölgede 6 Mw'dan büyük dört deprem daha yaşandı. Bunların en sonuncusu, Kasım 2017 depreminin yaklaşık 100 km güneyinde Ocak 1967'de meydana gelen 6.1 Mw büyüklüğündeki depremdi. 1950'lerin sonu ve 1960'ların başında, bu depremin yaklaşık 200 km güneydoğusunda plaka sınırında 6.0-6.7 büyüklükleri arasında deprem silsilesi meydana geldi. (Devamı...)

Salvator Mundi İsa'nın Salvator Mundi (Dünyanın Kurtarıcısı) olarak betimlendiği tablodur. 2005 yılında yeniden keşfedilmesinden bu yana, önde gelen akademisyenler tarafından Leonardo da Vinci'nin bir eseri olarak atfedildi. Uzun zamandır kayıp olduğu düşünülen tablo, restore edildikten sonra 2011'de sergilendi. Tabloda Rönesans kıyafetleri giyen İsa, sağ elini kaldırmış bir şekilde kutsama yaparken sol eliyle kristal bir küre tuttuğu görülmektedir. Resim, 15 Kasım 2017 tarihinde New York'taki müzayede şirketi Christie's Müzayede Evi tarafından açık artırmada 450.3 milyon Amerikan dolarına satıldı ve bu satışla, bugüne kadar satılan en pahalı tablo oldu. Tablonun Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman tarafından, kuzeni Bader bin Abdullah aracılığı ile satın aldığı iddia edildi. Tablo sergilenmek üzere Birleşik Arap Emirlikleri'nde Kasım 2017'de açılan Louvre Abu Dabi Müzesine gönderildi.

Leonardo da Vinci'nin Salvator Mundi tablosu muhtemelen Fransız XII. Louis ve onun eşi Breton'lu Anne için resmedildi. Muhtemelen Milano ve Cenova'nın 1500 civarında fethedilmesinden kısa süre sonra sipariş edildi. Daha sonra İngiltere kralı I. Charles tabloya sahip oldu ve 1649'daki sanat koleksiyonunda kayda geçirildi. 1763'te Buckingham Dükü ve Normanby'nin oğlu tarafından açık artırmada satıldı. Bundan sonra, 1900'de, bir İngiliz koleksiyoncusu olan Francis Cook tarafından satın alınırken ortaya çıktı. (Devamı...)


26 Mart
Süleyman Şah Türbesi ile Süleyman Şah Saygı Karakolu ve bulunduğu alan Suriye'nin Halep ili'nin Eşme köyü sınırları içerisinde bulunan, Türkiye'nin kendi sınırları dışında sahip olduğu ekslav statüsündeki tek toprak parçasıdır.

Türbe'de Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk padişahı Osman Gazi'nin dedesi ve Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah'ın ve iki askerinin naaşları bulunmaktadır. Türbede yatan Süleyman Şah'ın Osman Gazi'nin dedesi olan Süleyman Şah değil, I. Kılıç Arslan'ın babası Kutalmışoğlu Süleyman olabileceği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.

Büyük Selçuklu İmparatorluğu Sultanı Alp Arslan’ın Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra yeni vatan edinmek maksadıyla batıya yönelen Oğuz boyları arasında Süleyman Şah önderliğindeki Kayı boyu da bulunmaktaydı. Süleyman Şah, yeni yurt aramak üzere çıktığı bu yolculukta Halep yakınlarındaki Caber Kalesi’ne gelir ve Fırat Nehri boylarına yerleşir. Buradan tekrar yeni yurt aramak üzere yola çıkar, ancak 1227 yılında Fırat Nehri’nin karşı kıyısına geçmeye çalışırken muhafızları ile birlikte Fırat sularında boğulur. Süleyman Şah’ın naaşı ve iki askeri Caber Kalesi eteklerine bir kümbete defnedilir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde imparatorluk sınırları içerisinde olan mezarın bulunduğu yere bir türbe yapılarak buraya “Türk Mezarı” adı verilir. Devamı...


Bogomilizm Ortaçağ'da Bulgaristan'da ortaya çıkıp Avrupa’nın doğu ve batısında pek çok ülkede insan kitlelerini etkilemiş bir dini akımdır.

Bulgar Çarı I. Petro zamanında ortaya çıkan mezhep, Hıristiyanlığın temel anlayışına göre sapkın bir harekettir. Kurucusu, Bogomil (Slavca: Tanrı’nın sevdiği) adlı bir köy papazıdır.

Bogomolizm akımının mensupları kendilerini Hıristiyan diye nitelemelerine rağmen birçok konuda yaygın Hıristiyan anlayışından farklı inanca sahiptiler. Örneğin, teslise inanmıyor, İsa'nın Tanrı'nın oğlu değil, peygamber olduğunu düşünüyor, Papalık otoritesini tanımıyor ve haç gibi dini sembolleri kabul etmiyorlardı. Bogomiller bu özelliklerinden dolayı Ortaçağ boyunca Papalığın büyük tepkisiyle karşılaştılar. Engizisyon mahkemelerinde idama mahkûm edildiler. Birçoğu işkenceye uğradı ve sürgün edildi.

Tüm olumsuzluklara rağmen hızla yayılan ve Bulgaristan sınırları dışına taşan Bogolizmin kalesi 13. üçüncü yüzyıl boyunca Bosna-Hersek'ti. Bogomilcilik, Balkanlar'daki 15. yüzyıldaki Osmanlı fetihlerine kadar etkinliğini sürdürdü. Bogomilciler Osmanlı fethi sonrasında kitleler halinde, İslam dinine geçmişlerdir. Devamı...


27 Mart
Osmanlı'da sahne sanatları Osmanlı'da sahne sanatları, Osmanlı Devleti bünyesindeki tiyatro, sinema, müzik, dans, opera, gölge oyunu gibi sahnede icra edilen sanat türlerinin genel adıdır. 18. yüzyıla kadar Kukla, Meddahlık, Karagöz ve Hacivat ve Ortaoyunu gibi geleneksel Türk tiyatrosu olarak adlandırılan sahne sanatları egemendir. 18. yüzyılda başlayan batılılaşma çabaları ile çağdaş anlamdaki tiyatro, opera ve daha sonra sinema sergilenmeye başlanmıştır.

Batılı sahne sanatları Yirmisekiz Mehmet Çelebi gibi aydınların batıdaki sahne sanatlarını tasviri ile edebiyata giriş yapar. Tanzimat Dönemi 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren batılı değerlerle etkileşimi artırır. İbrahim Şinasi yerli imgeler taşıyan ilk özgün eser Şair Evlenmesi (1860)'ni yazdı. Güllü Agop ilk yerli tiyatro topluluğunu kurdu. Birinci Meşrutiyet ve İkinci Meşrutiyet ile gittikçe artan oranda batılı sahne sanatları Türk edebiyatına ve kültür hayatına girdi. Devamı...


Abel Gance (25 Ekim, 1889 - 10 Kasım, 1981) dünyaca ünlü Fransız film yönetmeni, yapımcısı, yazar, aktör ve film editörü. Sessiz film dönemindeki çalışmalarıyla anılır.

Gance Paris'te doğmuştur. Ailesi Gance'nin avukat olmasını istemiş, fakat Gance genç yaşlardan itibaren tiyatroya ilgi duymuştur. Sahneye ilk kez 19 yaşındayken Brüksel'de çıkmış ve sinemada ilk kez 1909 yapımı Moliere adlı filmdeki rolüyle yer almıştır. Gance 1911 yılında kendi yapım şirketini kurana kadar oyunculuk ve senaryo yazarlığı yapmayı sürdürmüştür. Aynı yıl, ilk filmi olan La Digue'yi yapmış, fakat film başarı kazanamamıştır. Gance'nin Sarah Bernhardt ile birlikte oynayacağı, kendi tarafından yazılan beş saatlik oyun, Victoire de Samothrace I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle iptal edilmiştir. Sağlığının bozuk olması nedeniyle Gance, büyük ölçüde savaşın dışında kalmayı başarmış ve bu sefer daha fazla başarı kazanmak üzere film yapımcılığına dönmüştür. 1919 yapımı üç saat süren epik filmi J'accuse (Suçluyorum) Gance'nin uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştır. Savaş karşıtı güçlü bir film olan J'accuse, I. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru St. Mihiel'de çekilmiş gerçek savaş sahneleri içermektedir; Gance bu filmde daha sonraki baş yapıtları La Roue ve Napoleonda daha da geliştireceği deneysel teknikler kullanmıştır. (Devamı...)


28 Mart
Çıkrık doğal ya da yapay liflerden iplik eğirmek için kullanılan bir araçtır.

Çıkrık büyük bir olasılıkla M.S. 500 ile 1000 yılları arasında Hindistan'da keşfedildi. Orta Çağ'da Orta Asya üzerinden geçerek Avrupa'ya ulaştı ve iplik eğirmek için kullanılan iğin yerine geçti. İplik eğirme işlemini mekanize etmenin ilk aşaması iği yatay olarak yerleştirip büyük bir çark tarafından elle çevrilebilmesine olanak sağlamak olmuştur. Büyük çarklı çıkrık, sol elle liflerin tutulduğu, sağ elle de yavaş yavaş çarkın döndürüldüğü bir örnektir. Dönen iğe karşı liflerin belirli bir açıyla tutulması istenen büklümü sağlar. İlk iyileştirmelere 16. yüzyılda rastlanmıştır. Bu iyileştirmeler 1790 yılında ABD'de ilk kendi ekseni etrafında dönen mile sahip çıkrığa kadar devam etmiştir. Daha modern çıkrıklarda iği döndürmek, lifleri çekmek için mekanik yöntemler kullanılmış ve aynı anda birkaç iği çok yüksek hızla çalıştırmak mümkün olmuştur. Daha yeni teknolojilerde sürtünme sistemi, hava püskürtme ve açık uçlu sistemler kullanarak bu hız daha da artırılmıştır. Birçok çıkrık türü mevcuttur, bunlar arasında hızlı bir şekilde yün eğirmek için kullanılan büyük çıkrık ya da diğer adlarıyla yürüme çıkrığı ya da yün çıkrığı; çift tahrikli, bir örekeyle birlikte kullanılan ve ketenbezi yapmak için kullanılan keten çıkrığı; taranmış yün iplik eğirmek için kullanılan Saksonya ve dik çıkrıklar, ve Asya'ya özgü çark. (Devamı...)


Ernest Rutherford (30 Ağustos 1871 - 19 Ekim 1937), Yeni Zelandalı-İngiliz nükleer fizikçi. 1908 yılı Nobel Kimya Ödülü sahibi.

Yeni Zelanda'ya göç etmiş İskoçya'lı bir ailenin 12 çocuğundan dördüncüsüydü. Babası tekerlek yapımcısıydı. Liseyi burslu olarak okudu. Yine burslu olarak devam ettiği Christchurch'teki Canterbury College'tan 1892'de lisans, ertesi yılda üstün başarıyla yüksek lisans derecelerini aldı. Bir yıl daha okulda kalarak demirin yüksek frekanslı manyetik alanlardaki mıknatıslanma özellikleri üzerinde araştırmalar yaptı. Hertz'in yalnızca birkaç yıl önce bulmuş olduğu elektromanyetik dalgaları sezebilen bir dedektör yapmayı başardı. 1895' te İngiltere'ye giden Rutherford, Cambridge Universitesi'ndeki Cavendish Laboratuvarı'nda J.J. Thomson'ın yanında çalışmaya başladı. Burada elektromanyetizma üzerindeki deneylerini sürdürdü ve Hertz dalgalarını 3 km uzaklıktan gönderip almayı başardı. Aralık 1895'te Wilhelm Conrad Röntgen'in X Işını'nı bulduğunu açıklamasının ardından, J.J. Thomson ve Rutherford bu konuda çalışmaya başladılar ve X Işını'nın gazlar içinden geçerken çok sayıda artı ve eksi elektrik yüklü parçacık ortaya çıkmasına, yani iyonlaşmaya yol açtığını, bu parçacıkları yeniden birleştirerek nötr atomlar oluşturduğunu buldular. Rutherford ayrıca bu iyonların hızını ve birbirleriyle birleşerek yeniden gaz molekülleri oluşturma süresini belirlemeye yönelik bir yöntem geliştirdi. İyonlaşma gücü yüksek olan ama kolaylıkla soğurulabilen ışın türünü alfa ışınları, daha az iyonlaşmaya yol açan, ama girim gücü daha yüksek olan ışınları da beta ışınları olarak adlandırdı. 19. yüzyılın sonuna gelinirken pek çok bilim adamı artık fizikte gerçekleştirilecek bir yenilik kalmadığı kanısındaydı. Ama Rutherford üç yıl gibi kısa bir süre içinde tümüyle yeni bir fizik dalı ortaya çıkardı: Radyoaktiflik. Radyoaktifliğin bir elementin atomlarının başka bir elementin atomlarına kendiliğinden dönüşme süreci olduğu sonucuna vardı. Maddenin değişmezliği kavramına sıkı sıkıya bağlı birçok bilim adamı bu görüşe karşı çıkacak, ama Rutherford'un görüşlerinin doğruluğu kısa sürede anlaşılacaktı. (Devamı...)


29 Mart
Elbruz Dağı (Karaçay-BalkarcaМинги тау, Mingi tav — Buzul dağ; Gürcüceიალბუზი (ialbuzi) — Konik şekilde dağ; Çerkesçe — Kutlu [Uğurlu] Dağ; RusçaЭльбрус), 5.642 m yükseklikle (batı zirvesi; doğu zirvesi: 5.621 m) Kafkaslar'ın ve Rusya'nın en yüksek dağı. Elbruz, şu sıralar faal olmayan, yoğun olarak buzullarla kaplı, çift zirveli bir stratovolkandır. İki zirve arasındaki mesafe 1.500 metre olup, zirve noktası güney krater kenarında bulunur. 70'ten fazla buzul, Elbruz'dan aşağıya, vadiye akar. Toplam 145 km² buzla örtülüdür.

Araplar Orta Çağ'da, Djebel-al-alsina جبل ال السنة "Dillerin Dağı" diye adlandırırlardı. Elbruz, "Ruhların Kralı", "Tanrıların Tahtı", "Mutluların Yeri " ve "Kutsal Yükseklik" diye de adlandırılır. Eğer Kafkaslar Avrupa'nın sınırı olarak kabul edilirse, Elbruz Avrupa'nın en yüksek dağıdır. Elbruz, Rusya Federasyonu Güney Federal Okrugu içindeki Kuzey Kafkasya ekonomik bölgesinde, Kabardey-Balkarya'da, Gürcistan sınırının 11 km kuzeyinde, Tiflis'in yaklaşık 270 km kuzey batısında yer alır. Avrupa'ya mı yoksa Asya'ya mı dahil edilmesi gerektiği tartışmalıdır. Kimileri Kafkaslar'ın ve dolayısıyla Elbrus'un dahili Avrasya sınırını oluşturduğu teorisini öne sürerken, Kafkasların kuzeyi Kuma-Manych Depresyonu'nu sınır olarak tanımlayan bir görüş de vardır. Kıtalar sadece tek bir karasal alan oluşturduğundan, fiziksel ve coğrafi olarak bakıldığında sadece tek bir Avrasya mevcut olabilir. Bu yüzden, sınırın nerede olduğu meselesi tam olarak açıklığa kavuşamaz. Tarihi bağlamda sınır sıkça yer değiştirmiştir ve bir sınırın tarihi dayanakları olan yönlendiricisi de mevcut değildir. Devamı...


Aleksey Leonov ya da tam adıyla Aleksey Arkhipoviç Leonov (Rusça: Алексе́й Архи́пович Лео́нов) (d. 30 Mayıs 1934, Listvyanka - SSCB) Sovyet kozmonotu, uzayda yürüyen ilk insan.

Leonov, uzay yürüyüşünü 18 Mart 1965'te Voskhod 2 uçuşunda yaptı. Yaklaşık 12 dakika süren yürüyüş sırasında uzayaracından 15 metre kadar uzaklaştı. Bu sırada uzay elbisesi boşlukta o kadar şişmişti ki, Leonov rahat hareket edemiyor, göğsündeki fotoğraf makinesinin düğmesine basamıyordu. Leonov, uzayaracının kapısından içeri girmekte de güçlük çekti. Elbisedeki bir süpabı açarak fazla havanın boşalmasını sağladı ve uzayaracına güçlükle geri döndü. Sonradan açıkladığına göre "dizine kadar tere batmıştı". Uzayaracına geri dönememesi halinde kullanmak üzere yanında bir intihar hapı götürmüştü, ancak bunu kullanması gerekmedi. Bu başarılı uçuşun ardından, Leonov, Sovyetler'in gizli Ay projesinde Ay'a inecek ilk uzayadamı olarak seçildi. Bunun için Ay'a inecek Sovyet uzayaracı LK'yı taklit eden özel bir helikopteri kullanarak eğitim aldı. Ancak Sovyetler Uzay Yarışının bu safhasını kaybettiler ve Ay programı iptal edildi. Leonov, ilk uzayistasyonu olan Salyut 1'e gidecek Soyuz 11 ekibine de seçildi. Ancak ekibindeki bir diğer astronotun verem şüphesiyle hastaneye yatmasının ardından, Soyuz 11 yedek ekiple havalandı. Leonov'un ekibi yerine uzaya giden ekipteki üç astronot da Soyuz 11'in dünyaya dönüşü sırasında meydana gelen kazada öldüler. Devamı...


30 Mart
Elbruz Dağı (Karaçay-BalkarcaМинги тау, Mingi tav — Buzul dağ; Gürcüceიალბუზი (ialbuzi) — Konik şekilde dağ; Çerkesçe — Kutlu [Uğurlu] Dağ; RusçaЭльбрус), 5.642 m yükseklikle (batı zirvesi; doğu zirvesi: 5.621 m) Kafkaslar'ın ve Rusya'nın en yüksek dağı. Elbruz, şu sıralar faal olmayan, yoğun olarak buzullarla kaplı, çift zirveli bir stratovolkandır. İki zirve arasındaki mesafe 1.500 metre olup, zirve noktası güney krater kenarında bulunur. 70'ten fazla buzul, Elbruz'dan aşağıya, vadiye akar. Toplam 145 km² buzla örtülüdür.

Araplar Orta Çağ'da, Djebel-al-alsina جبل ال السنة "Dillerin Dağı" diye adlandırırlardı. Elbruz, "Ruhların Kralı", "Tanrıların Tahtı", "Mutluların Yeri " ve "Kutsal Yükseklik" diye de adlandırılır. Eğer Kafkaslar Avrupa'nın sınırı olarak kabul edilirse, Elbruz Avrupa'nın en yüksek dağıdır. Elbruz, Rusya Federasyonu Güney Federal Okrugu içindeki Kuzey Kafkasya ekonomik bölgesinde, Kabardey-Balkarya'da, Gürcistan sınırının 11 km kuzeyinde, Tiflis'in yaklaşık 270 km kuzey batısında yer alır. Avrupa'ya mı yoksa Asya'ya mı dahil edilmesi gerektiği tartışmalıdır. Kimileri Kafkaslar'ın ve dolayısıyla Elbrus'un dahili Avrasya sınırını oluşturduğu teorisini öne sürerken, Kafkasların kuzeyi Kuma-Manych Depresyonu'nu sınır olarak tanımlayan bir görüş de vardır. Kıtalar sadece tek bir karasal alan oluşturduğundan, fiziksel ve coğrafi olarak bakıldığında sadece tek bir Avrasya mevcut olabilir. Bu yüzden, sınırın nerede olduğu meselesi tam olarak açıklığa kavuşamaz. Tarihi bağlamda sınır sıkça yer değiştirmiştir ve bir sınırın tarihi dayanakları olan yönlendiricisi de mevcut değildir. Devamı...


Aleksey Leonov ya da tam adıyla Aleksey Arkhipoviç Leonov (Rusça: Алексе́й Архи́пович Лео́нов) (d. 30 Mayıs 1934, Listvyanka - SSCB) Sovyet kozmonotu, uzayda yürüyen ilk insan.

Leonov, uzay yürüyüşünü 18 Mart 1965'te Voskhod 2 uçuşunda yaptı. Yaklaşık 12 dakika süren yürüyüş sırasında uzayaracından 15 metre kadar uzaklaştı. Bu sırada uzay elbisesi boşlukta o kadar şişmişti ki, Leonov rahat hareket edemiyor, göğsündeki fotoğraf makinesinin düğmesine basamıyordu. Leonov, uzayaracının kapısından içeri girmekte de güçlük çekti. Elbisedeki bir süpabı açarak fazla havanın boşalmasını sağladı ve uzayaracına güçlükle geri döndü. Sonradan açıkladığına göre "dizine kadar tere batmıştı". Uzayaracına geri dönememesi halinde kullanmak üzere yanında bir intihar hapı götürmüştü, ancak bunu kullanması gerekmedi. Bu başarılı uçuşun ardından, Leonov, Sovyetler'in gizli Ay projesinde Ay'a inecek ilk uzayadamı olarak seçildi. Bunun için Ay'a inecek Sovyet uzayaracı LK'yı taklit eden özel bir helikopteri kullanarak eğitim aldı. Ancak Sovyetler Uzay Yarışının bu safhasını kaybettiler ve Ay programı iptal edildi. Leonov, ilk uzayistasyonu olan Salyut 1'e gidecek Soyuz 11 ekibine de seçildi. Ancak ekibindeki bir diğer astronotun verem şüphesiyle hastaneye yatmasının ardından, Soyuz 11 yedek ekiple havalandı. Leonov'un ekibi yerine uzaya giden ekipteki üç astronot da Soyuz 11'in dünyaya dönüşü sırasında meydana gelen kazada öldüler. Devamı...


31 Mart
Kültivar ya da Kültürvaryete, istenilen bazı özellikleri nedeniyle seçilmiş ve bu özelliklerini çoğaltıldığında koruyan bitkidir. Kültivarların çoğu insan eliyle oluşturulmakla birlikte yabani doğada ortaya çıktıktan sonra seçilip yetiştirilen bazı az sayıda örnek de vardır.

Kültivarlarda istenilen özellikler, örneğin süs bitkilerinde güzel renk ya da koku, çeşitli tarım ürünlerinde ürün artışı ya da hastalıklara direnç, ormancılıkta yüksek kereste kalitesi ve verimi olabilir.

Kültivar çeşitleri arasında Vejetatif üreme (ya da klonlama) yoluyla, yani eşeysiz üreme ile kopyalayarak, Eşeyli üreme yoluyla, tohum ile çoğaltarak, Genetik mühendisliği yoluyla. Farklı bir pangenezin genetik malzemesiyle yeni özellikler kazanmış genetiği değiştirilmiş organizmalar da bir kültivar oluşturabilir. Ancak bu organizmalar geliştirme aşamasında sayıldıklarından, adlandırılarak bilimsel olarak tescil edilmeleri mümkün görülmemektedir. Uluslararası Kültivar Adlandırma Yasası (International Code of Nomenclature for Cultivated Plants – ICNCP) uyarınca her kültivara, dahil olduğu taksonomik birim içinde (bu genellikle cins basamağıdır), özgün bir ad verilir. Bu ad ana bitkinin Latince bilimsel adına kültivar lakabı (epitet) eklenerek oluşturulur. Botanik adı yatık yazılsa bile kültivar lakabı düz, tek tırnak içinde, baş harfleri büyük yazılır. Kurallara göre aşağıdaki örnekler doğru yazımlardır: (Devamı...)


Robert Koch ya da tam adıyla (d. 11 Aralık 1843 - ö. 27 Mayıs 1910), Alman hekim. Antraks basili (1877), tüberküloz basili (1882 ve kolera basili'nin (1883) keşfi ve Koch postülatlarını geliştirmesiyle ünlenmiştir.

Tüberküloz konusundaki keşifleri nedeniyle 1905 yılında Nobel Tıp veya Fizyoloji Ödülünü almıştır. Bakteriyolojinin kurucularından biri olarak görülür. Koch Clausthal, Almanya'da doğmuştur. Göttingen Üniversitesi'nde tıp eğitimi almış, 1866 yılında mezun olmuştur. Daha sonra Frank-Prusya Savaşı'nda görev almış ve Wollstein'de önemli bir tıbbi görevli olmuştur. Çok sınırlı kaynaklarla çalışmış olsa da, bakteriyolojinin kurucularından olmuştur. Casimir Davaine antraks (şarbon) basilinin inekler arasında doğrudan aktarıldığını ortaya çıkardıktan sonra Koch antraksı daha yakından incelemeye başlamıştır. Bulduğu metotlarla kan örneklerinden basili arıtıp saf kültürler büyütmeyi başardı. Bu çalışması sonucu şarbonun bir konakçı canlı olmadan uzun süre dışarıda yaşayamadığını fakat oluşturduğu endosporların uzun süre varlıklarını sürdürdüğünü buldu. Toprağa karışan bu endosporlar açıklanamayan ani şarbon salgınlarının nedeniydi. Koch buluşlarını 1876'da yayımladı ve 1880'de Berlin'deki Emperyal Sağlık Bürosu'nda bir iş ile ödüllendirildi. 1881'de ateş kullanarak cerrahi aletlerin sterilize edilmesini teşvik etti. Berlin'de daha önce kullandığı metotları geliştirdi. Onun geliştirdiği yöntemler bugün hâlâ kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin yardımıyla tüberküloza neden olan bakteriyi (Mycobacterium tuberculosis) 1882'de keşfetmiştir. 19. yüzyılın ortalarında tüberküloz her yedi ölümden birinin sorumlusu olan çok ölümcül ve önemli bir hastalıktı. Bu nedenle Koch'un o dönemde yaptığı keşif cidden çok önemlidir ve onu bakteriyolojik araştırma konusunda ünlü Louis Pasteur ile denk kılmıştır. (Devamı...)